28-29 Mart 2019’da düzenlenen IREMCON Uluslararası Çevre Konferansı’na Kuzey Makedonya Çevre ve Fiziki Planlama Bakanı Sadulla Duraku, Kosova Çevre ve Mekânsal Planlama Bakanı Fatmir Matoshi ve Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar katıldı…
Son dönemde çevre yönetimi alanında başarı grafiğini sürekli yükselten ve atık finansmanı konusunda önemli hamleler gerçekleştirerek, geri dönüşüm ekonomisini şahlandıran T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından da desteklenen 3. IREMCON Uluslararası Çevre Konferansı’na 14 ülkeden delege katıldı…
Kuzey Makedonya Çevre ve Fiziki Planlama Bakanı Sadulla Duraki de "Umuyorum ki çevremizi koruma açısından özellikle atık yönetimi ve iklim değişikliğinin azaltılması konularında ülkelerimizin kapasite geliştirmesinde bu gibi etkinlikler büyük katkıda bulunacaktır. Umuyorum bu katkılar önümüzdeki senelerde de devam edecektir." dedi.
Kosova Çevre ve Mekansal Planlama Bakanı Fatmir Matoshi ise "Hükümetimiz için çevre ilk önceliklerimizden biri. Burada bulunmak, en iyi, en üst düzey teknolojileri görmek bizim için de çok önemli. Temiz bir çevre için dünyada bu teknolojilerden faydalanmalıyız." diye konuştu.
Konferansa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel, IFAT Fuarları Grup Direktörü Cristian Rocke, 3. IREMCON Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Akalp de katıldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel konferansta yaptiği monuşmada şunlari söyledi: “ Öncelikle, atık yönetimi ve geri dönüşüm alanındaki birikimlerin paylaşılmasına ve uluslararası işbirliklerinin güçlendirilmesine katkı sağlayacağına inandığım “III. IREMCON Uluslararası Çevre Konferansı”na hoş geldiniz diyor ve hepinizi ülkem, kurumum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Sanayi Devrimi’ni takiben çevre, insan eliyle büyük bir tahribata uğradı. Bilhassa aşırı tüketim çevreye büyük zararlar vererek ekosistemdeki dengeyi bozdu. Küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişikliği de, dünyanın geleceğini tehdit eden büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Dünyaya, uzaydan baktığımızda sınırlar yok... İklim değişikliğine bağlı doğal afetler, çevre felaketleri sınır tanımıyor. Öyleyse bizlerin de çevre için, iklim için işbirliklerimizin önündeki sınırları kaldırması gerekiyor. Bunun için öncelikle, bakış açımızı değiştirmemiz ve birbirimizin birikimlerinden, tecrübelerinden faydalanması gerekiyor. Çünkü iklim değişikliğinin yarattığı sorunların çözümü birlikte hareket etmeyi zorunlu kılıyor.
İklim değişikliğiyle mücadelede başarı için, uluslararası işbirliklerinin siyaset üstü bir anlayışla ve geniş katılımla yürütülmesi gerekiyor... İklim değişikliği dünyamızın ve çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Dünyanın pek çok ülkesine gittim, pek çok konferans verdim; gittiğim yerlerde hep şunu gördüm: Ülkeleri, dinleri, kültürleri, dilleri farklı olsa da çocukların gülüşleri hep aynı dilden!.. Bu beni her zaman çok etkilemiştir... İşte çocukların bu ortak dili, iklim değişikliğiyle mücadelemizde bizlerin de ortak bir dille hareket etmesi için bize temel bir dayanak sunuyor. Hep göz önünde tutulması gereken ortak bir anlayışa ihtiyacımız var!... Madem ki çocuklarımız aynı dilden gülüyor ve aynı tehditlerle karşı karşıya, o zaman bize düşen de bu tehditleri ortadan kaldırmak için, hemen harekete geçmektir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin1,5 Derecelik Küresel Isınma Özel Raporu, iklim değişikliği ile mücadelenin aciliyetini gösteriyor. Küresel ortalama sıcaklıklar her yıl yeni bir rekor kırıyor. Seller, dolu felaketleri, fırtınalar, kuraklık, uzun süreli orman yangınları gibi afetler artık daha sık yaşanıyor. Gerek dünyada gerek Türkiye’de, aşırı hava olayları yaşıyoruz. Örneğin, İstanbul’da 2017 yılında gerçekleşen 20 dakikalık dolu yağışının verdiği zarar 225 milyon dolar oldu.
Atık sektörüne baktığımızda ise, atık sektörünün metan ve karbondioksit emisyonlarına yol açan ana sektörlerden biri olarak iklim değişikliği üzerinde önemli etkisinin olduğunu görüyoruz. Atık sektörünün toplam sera gazı emisyonu içindeki payı enerji sektöründen sonra ikinci sırada yer almaktadır. Atık yönetimi günümüz dünyasının önemli sorunlarından biri olmasının yanı sıra, atık değerli bir hammaddedir. Bu hammadde değerlendirilerek ekonomiye kazandırılmalıdır. Yıllık 31 milyon ton belediye atığının oluştuğu ülkemizde geri kazanım oranını bugün % 13 seviyelerine kadar ulaştırdık. 2023 yılında bu oranı en az % 35’e çıkarmayı hedefliyoruz. Atıkları enerji kaynağı olarak kullanan; 2003 yılında 1 adet yakma tesisi var iken, bugün 14 adet yakma ve 42 adet beraber yakma olmak üzere 66’ya ulaşmıştır.
2018 yılında; 800.000 tona yakın atık çimento fabrikaları gibi tesislerde ek yakıt olarak enerji geri kazanımı amaçlı, 3,2 milyon ton atık ise alternatif hammadde olarak kullanılmıştır. Ülkemizde 2002 yılında 15 adet katı atık düzenli depolama sahası var iken bugün 88 katı atık düzenli depolama sahası ile nüfusumuzun % 82’sine hizmet vermekteyiz. 2023 yılı hedefimiz, ülkemizin tamamının bu hizmetten faydalanmasını sağlamaktır. Atık yönetimine artık yeni bir yaklaşımla bakıyoruz. Bu yeni yaklaşım bütüncül bir özellik gösteriyor. Bu yaklaşımda; Kaynakları daha verimli kullanma,Olabildiğince az tüketerek israfı önleme ve az atık oluşturma, Oluşan atıkları kaynağında ayrı biriktirme ve toplama,Ayrı toplanan atıkları geri kazanma,Organik atıkları ise kompost ve gübreye dönüştürme,Kısacası, depolama ve yakmaya hiç atık göndermeyecek döngüsel ekonomi yaklaşımı kapsamında sıfır atığa ulaşmaktır.
Bu noktada, Bakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere binalarımızda Sıfır atık projesini hayata geçirdik. Sayın Emine ERDOĞAN Hanımefendi’nin takdirleri ve himayelerinde başlatılan ve 2023 yılına kadar bütün Türkiye'ye yayılmasını hedefliyoruz. Haziran 2017’den bu yana 14.750 adet kamu kurum ve kuruluş binasında hayata geçirdik. Bu proje ile sadece 20 aylık süreçte 500 milyon kilogram sera gazı emisyonunu ve 42 milyon ağacın kesilmesini de önlemiş olduk. Bakanlığımızca sıfır atık konusunda farkındalığın artırılması amacıyla son 1 yıl içerisinde yaklaşık 300.000 kişiye eğitim verilmiştir.
Ülkemizde yapılan en büyük yatırımlardan biri olan İstanbul Yeni Havaalanında sıfır atık sistemi kurulmuştur. Plastik poşetlerin ücretlendirilmesi ve içecek ambalajlarına depozito uygulamasına ilişkin hususları içeren Çevre Kanunu değişikliği yasalaşmıştır. Plastik poşetlerin sebep oldukları tüm olumsuzları önlemek ve plastik poşet kullanımını azaltmak adına 1/1/2019 tarihinden itibaren satış noktalarında ücretli olarak verilmeye başlanmıştır. 01 Ocak 2021 tarihi itibari ile içecek ambalajlarına depozito uygulamasını başlatıyoruz. İklim değişikliğine ilişkin çalışmalarımızı, imkânlarımız ve alacağımız uluslararası destekler ölçüsünde, artırarak devam ettirmeyi amaçlıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu bilinçle, söz konusu çabalara katkı sağlamak için, küresel iklim değişikliği ile mücadelede yol haritamızı belirledik. Hızla gelişen bir ekonomi olarak, sera gazı emisyonlarını 2030 yılında %21’e kadar artıştan azaltmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda, yeni ve temiz teknolojilerden yararlanıyor yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla istifade ediyoruz. Ülkemizde elektrik enerjisi kurulu gücü içinde yenilenebilir enerjinin payı % 45’e ulaşmıştır. Hayata geçirdiğimiz Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları uygulaması ile büyük ölçekli yatırımlar için uygun koşulları sağlıyoruz. Ayrıca, enerji verimliliğinde de önemli adımlar attık. Enerji Verimliliği Eylem Planını hazırladık. Son 15 yılda yaklaşık 41,5 milyon ton petrol eşdeğeri tasarruf sağladık.
Ayrıca fosil yakıtlara getirdiğimiz dolaylı vergilerde OECD verilerine göre ilk 10 ülke arasındayız. Bu anlamda iklim sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktayız. Ulaştırma sektöründe yapılan yatırımlarla zamandan kazanıyor, mesafeleri kısaltıyor ve emisyonlarımızı azaltıyoruz. Hızla sanayileşen ülkemizde; yeşil üretime dayalı, kaynak ve enerji etkin bir sanayiye geçiş için çalışıyoruz. Sera gazı emisyonlarımızın yarısından fazlasını sanayi tesisleri bazında izliyor, raporluyor ve doğruluyoruz. Ormanların önemli yutak alanlar olduğu bilinciyle; ormanlık alanlarımızı 2023 yılında %30’ a çıkarmayı hedefliyoruz. İklim değişikliğiyle mücadelede başarılı olunması, toplumun bütün kesimlerinin bu çabalara dahil edilmesine bağlıdır. Buradan hareketle, yerel yönetimleri, sivil toplum kuruluşlarını ve üniversiteleri destekliyoruz. Çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin korunması için öncelikle yüksek maliyetli yatırımların hayata geçirilmesi elzemdir.
Ülkemizde çevre yatırımlarının gerek kamu sektöründe gerekse özel sektörde 2000’li yıllara gelindiğinde ivme kazandığı görülmektedir. Bakanlığımız öncülüğünde yapılan teknik ve mali yardımlar ülkemizde çevre sorunlarının çözümünde oldukça büyük öneme sahiptir. Bu durum, merkezi hükümetin yalnızca kural koyucu olarak değil, çevre sorunlarının çözümünden sorumlu taraflar için de bir çözüm ortağı olduğunun en önemli göstergesidir. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde atık yönetimi alanında önemli yol kat edildiğini görüyoruz. Geri dönüşüm ve atık yönetimi alanında atığın karakterizasyonuna uygun ve uygulanabilir teknik ve teknoloji üreten sektörümüz günden güne gelişmektedir. Önemli bir potansiyele ve tecrübeye sahip olduğumuz atık yönetimi ve iklim değişikliğiyle mücadele alanlarında bölgesel ve uluslararası işbirliklerine ve tecrübe alışverişine hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bununla beraber, iklim değişikliği ile daha etkin şekilde mücadele edebilmek için uluslararası iklim rejimi altındaki taleplerimizin kabul edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, ülkemizin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi altında hakkaniyetli bir konuma getirilmesi gerekmektedir. Bu yönde uzun süredir gösterdiğimiz çabalar 25. Taraflar Konferansı’nda da devam edecektir. Atık yönetimi ve iklim değişikliğiyle mücadelede küresel işbirliğinin önemine inanıyoruz. Türkiye olarak sahip olduğumuz tecrübeleri paylaşmaya her zaman açığız... Bu sözlerle konuşmama son verirken yurt dışından gelerek Konferansımıza katılım sağlayan değerli delegeler başta olmak üzere hepinize tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.”